Cumartesi, Mayıs 31

Sultani Bezelye

Sultani bezelyenin zamani gecti mi bilmiyorum. Bu sene sadece bir kere rastladim pazarda. Yine de farkli tarifimi sizlerle paylasmak istedim. Chipa tabiki yesil olduklarindan bezelyelerle oynamak istedi, fakat ne yazikki basarisiz oldu... 

Mazemeler:

300 gr sultani bezelye
1 dis sarimsak, rendelenmis
1 yemek kasigi susam yagi
1 yemek kasigi soya sosu
1 tatli kasigi susam







Sultani bezelyelerin kenarlarindaki kilciklari ayikliyoruz. Buharda yaklasik 3-4 dakika pisiriyoruz ve bir kenara aliyoruz.

Tavayi guzelce isitip, icine susam yagini koyuyoruz. Sarimsagi ekliyoruz. Yakmadan, kokusunu salana dek pisiriyoruz. Susamlari ilave ediyoruz. Susam cok hizli yanabilir, renkleri degistiginde hemen sultani bezelyeleri ekliyoruz ve soya sosunu ilave ediyoruz. 1-2 dakika sosla pisen bezelyelerimiz servise hazir...

Soya sosum tuzlu oldugundan ayrica tuz ekleme ihtiyaci hissetmedim. Dilerseniz tuzla tatlandirabilrsiniz. 

Afiyet olsun...

Cuma, Mayıs 30

Kaş’la Baslayan Harika Bir Tatil

Annemle babam, evlilik yildonumlerini ve annemin dogumgununu kutlamak icin her sene mutlaka bir yere giderler. Bu seneki yolculuklari, Kaş'la baslayan, Pamukkale ve Eskisehir'le tamamlanan bir gezi oldu. Onlar yokken bende babaannemlerde kalacaktim. Ilk gunumu ne olur ne olmaz diye uslu gecirmeme ragmen, daha sonraki gunlerde ne kadar yaramaz oldugumu onlara da gosterdim. Bakalim ben yaramazlikla mesgulken annemler neler yapmislar...

Yolculugumuz 17 Mayis Cuma aksami basladi. Aslinda cok kolay gecebilecekken, TEM'deki yol calismasindan dolayi Istanbul'dan cikmamiz yaklasik 3,5 saatimizi aldi. Dolayisiyla, yolu yarilayamadan biz zaten yorulmustuk... Kahve icebilmek icin buldugumuz tek nokta Afyonkarahisar'daki Starbucks oldu. Tabiki oncesinde, gecenin bir vakti yedigimiz kaymakli ekmek kadayifi ve nefis Ikbal sucugundan da bahsetmeden gecemeyecegim. Yolunuzun uzerindeyse muhakkak ugramali ve bu muhtesem lezzetleri tatmalisiniz.
Ikbal'de kaymak yedikten sonra, bir daha baska bir yerde yiyebilir misiniz bilmiyorum. Evet, gercekten o kadar lezzetli...

Yeterince dinlendikten sonra yola devam ediyor ve sabah 10.30 gibi Kaş'ta kalacagimiz yere ulasiyoruz. Bize yorgunlugumuzu unutturan, sicacik gulen yuzlerle karsilaniyoruz. Upper House Boutique Hotel'deyiz... Otelimizin otoparki yok, fakat Devrim bize ucretsiz park edebilecegimiz yeri gosteriyor ve cantalarimizi tasimamiza yardim ediyor.

Otelimiz harika... Modern ve minimalist dosenmis odalari var. Her detay ince bir zevkle dusunulmus. Televizyon aynanin icinde mesela.. Odadaki klima kaliteli oldugundan, uyurken sesinden rahatsizlik duymaniz mumkun degil. Temizlik istiyorsaniz, 'house keeping' dugmesine basmaniz gerekiyor. Ayni sekilde 'do not disturb' kapiya asilan bir kagitla degil, yine dugmeyle, kapilarin yanindaki ekranlarda gorunuyor. Odadaki tek sikayetim, makyaj yapabilecek kadar yeterli isik olmamasiydi, eh o da tatilde oldugumuzdan katlanilabilir birsey diye dusunuyorum :) Lobi ufak ama pek sevimli. O gun giris yapmamiza ragmen kahvalti edebilecegimizin soylenmesi de onemli bir ayrinti bence. 


Cok yorgun oldugumuz icin otelin muduru Erkan Bey'den yakin ve denize girilebilecek yer tavsiyesi alip muhtesem tatilimizi baslatiyoruz. Deniz piril piril fakat buz gibi, Mayis ayinda denize girmeye calismanin sonucu da bu tabiki :)

ilk gunumuz, denize girip guneslenerek, yol yorgunlugumuzu atarak geciyor. Karnimiz aciktiginda, Eniste'nin Yeri'ni kesfediyoruz. Lezzetli dereotlu pidelerini cok begeniyorum. Bu, her masaya gelen bir ikram, yaninda salatayla beni doyurmaya yetiyor. Esimin yedigi lahmacun ise, ona cocuklugundaki lezzeti hatirlatiyor. Daha sonraki gunlerde tabiki yine ugruyoruz buraya... Mutlu bir sekilde, Kaputas Plaji'ni kesfe gidiyoruz. Yorgun oldugumuzdan, plaja inen uzun merdivenleri kullanmaya useniyor ve Kas'in ara sokaklarinda gezinmeye karar veriyoruz. Rengarenk urunler satan dukkanlari kesfediyoruz. Otelde yapacagimiz ikinci dinlenme seansindan sonra, gec bir saatte yine sokaklara atiyoruz kendimizi. Taki tezgahlarina goz gezdiriyoruz. Sonra da aksam yemegimizi Spaghettici'de yiyoruz. Nefis bir bruschetta, leziz bir spaghetti bolognese ve guzel bir kirmizi sarap eslik ediyor bize. Aksamimiz, lezzetli bir tiramisu ile son buluyor :)



Ikinci gun, otelde kahvaltimizi edip yollara dusecegiz. Klasik Turk kahvaltimiz gayet basarili. Tum malzemeler kaliteli. Ev yapimi Turunc receli ise bir harika... Simit bile var. Daha ne ister ki insan :)) 

Bir onceki gun usendigimiz merdivenleri inerken, Kaputas Plaji'nin guzelligini seyrediyoruz. Deniz cok dalgali ve buz gibi oldugundan, tarihi yerlere yolculuk yapmayi uygun buluyoruz. Once Kalkan'da bir tur atiyor, sonra Letoon, Xanthos ve Patara tarihi sehirlerini geziyoruz. Eski yerlesim yerleri bizi buyuluyor, bir zamanlar oralarda yasadigimizi hayal ediyoruz. Yeterince yoruldugumuza kanaat getirdigimizde, şirin otelimize donuyoruz. 

Aksam yemegimizi Mercan'da yiyoruz. Her yer o kadar kalabalikki, bulabildigimiz ilk masaya oturuyoruz. Birkac meze, raki ve balikla evlilik yildonumumuzu kutluyoruz :) Guzel bir restoran Mercan, mezeler lezzetli, garsonlar ilgili.

Otele dondugumuzde, sicacik bir surpriz karsiliyor beni. Odaya dogumgunum icin pasta geliyor :)) Bu zarif dusunce, Upper House'u daha da cok sevmemi sagliyor. Zaten bir yere deger katan, icindeki insanlar degil midir sizce de?...

Ucuncu gunumuz, Firnaz Koyu'nu kesif ve Patara'da denize girmekten ibaret. Aksam yemegimizi Bahce Balik'ta yiyoruz. Bir gun onceden rezervasyon yaptirdik, yoksa yer bulabilmek mumkun degil. Burdaki mezeler tazecik, kalamar dolma muhtesem. Rakimizi soyleyip agir agir yemegimizin kefini cikartiyoruz. Nefis bir sufle ile dogumgunu kutlamalarimiz son buluyor :) 


Sabah Yigit biraz rahatsizlandigindan, gune gec basliyoruz. Yine otelimiz, guzel sunumuyla tazecik nane-limon hazirlayarak inceligini bir kez daha gosteriyor. Dorduncu gun, Limanagzi'ndaki Bilal'in Yeri'ndeyiz. Koyda sirali beach clublar var. 19 Mayis tatilinin sona ermesiyle bosalan sahilde, gunese ve denize doyuyoruz.

Ertesi gun Kas'a veda vakti. Otelden ayrilmak zor geliyor. Gulen yuzlere veda ediyor ve Patara'da son bir kez denize girmeye gidiyoruz. Bir sonraki rotamiz Oludeniz ve Fethiye. Kas'tan sonra, Oludeniz'de deniz sicacik :) Turkuaz rengi sularda bir sure yuzdukten sonra Fethiye'yi geziyoruz. Patara'da goremedigimiz Caretta, bizi Fethiye limaninda selamliyor :) Kahvemizi icip dinlendikten sonra, Denizli'ye dogru yola cikiyoruz. 

Otelimiz Dedeman Park Denizli. Aksam gec vakitte otele vardigimizdan, yemek icin disari cikmaya halimiz kalmiyor ve orda yemeye karar veriyoruz. Sefin benim icin hazirladigi, bitirmenin imkansiz oldugu 3 kisilik makarnaya hayretler icinde bakakalip, garsonla gulusuyoruz. Fotografini cekmedigim icin hayiflandigim seylerden biri bu dev porsiyon makarna oluyor :) Sabah kahvaltisinda Upper House'u ozluyor ve Pamukkale'ye dogru yola koyuluyoruz.

Hierapolis'e kuzey kapisindan girdigimiz icin, travertenlere ulasmamiz yaklasik 3 saatimizi aliyor :) Tarihi sehirleri gezmeyi cok sevdigimizden, Hierapolis'te fazlaca oyalaniyoruz. Travertenlere ulastigimizda, hala beyaz kalabilmis olmalarina seviniyoruz. Rus kizlarin artistik fotograf cektirme mekanina donusmus olsa da, travertenlerin uzerinde gezinmek hayli keyifli. 

Denizli'den ayrilmadan once yapmak istedigimiz bir sey daha var; meshur kebaplarinin tadina bakmak... Vedat Milor'de izledigimiz Kocabaylar'a gidiyoruz fakat kebap coktan bitmis bile. Saat henuz 4. Meshur Enver'de de birsey kalmamis. Hic bir restoran bir baskasini tavsiye etmiyor. Biz de eksisozluge guvenerek, orda yazilmis bir restorana giriyoruz. Kebapci Halil, meger Bayramyeri'nin en meshurlarindan biriymis. Enfes kebaptan yiyerek, Eskisehir yoluna veriyoruz kendimizi. Ama oncesinde, onunden gecerken kokusuna karsi koyamadigimiz irmik helvacidan ufak bir kase dondurmali irmik helvasi aliyoruz. Denizli'nin onemli seylerinden biri de irmik helvacilariymis, denemeden gecmeyin derim :)

Eskisehir'e vardigimizda epey gec olmustu. Bir cok ulkede Ibis Hotel'de kalmis olmamiza ragmen, Upper House'dan sonra pek sade geldi dogrusu... Sadece bir gece kalacagimizi dusunerek onemsemediysek de, aklimiz Kas'ta kalmisti..


Sabah otelden ayrilip, ayilmak uzere Porsuk Cay'i kenarindaki Starbucks'ta kahvelerimizi yudumladik. Oglen, Papagan'da Eskisehir'in meshur ciboregini yedik. Buraya kadar gelmisken Devrim Otomobili'ni gormemek olmaz. Sehrin icini, Odunpazari Evleri'ni, Cam Atolyesi'ni gezip, tarihi bir firindan pek lezzetli cevizli-hashasli ekmegimizi aldik. Canim arkadasim Arzumla bulusmak uzere, EsPark'a gittik. Arzucum bana dogumgunu surprizi yaparak, elleriyle ahsaptan sevimli baykuslu bir tepsi hazirlamis. Gulusmelerle gecen bir surenin ardindan, Istanbul'a dogru yola dustuk. 


Evet tatilimiz bitti ve geriye harika anilarimiz kaldi. Gezmekten yorulduk. Gulduk, eglendik. Harika vakit gecirdik. Cumartesi sabahi da kosarak gidip yaramaz oglumuz Chipa'ya kavustuk. Tam haylazliklarini dinlerken, mutfaktan gelen poset sesiyle hepimizin yuzunde sapsal bir gulumseme belirdi :)

Umarim sizleri cok sıkmadan eglenceli tatilimizi kisaca anlatabildim. Mumkun oldugunca detaya girmeden herseyi yazmaya calistim. Kisitli zamandan oturu yapamadigimiz pek cok sey oldugundan, ayni rotayi bir kez daha tekrarlayacagimizi umuyorum. Nacizane tavsiyelerimizi duymak isterseniz ben hep burdayim.

Sevgiyle kalin...

Perşembe, Mayıs 29

Yumurtali Pazi Kavurmasi

Anneannemin Ayvalik'tan getirdigi tazecik pazilarla ne yapsam diye dusunen annem, guzel bir ogle yemeginde karar kildi. O kadar guzel gorunuyordu ki, ben bile yemek istedim...

Malzemeler:

1/2 demet pazi
1 orta boy sogan, kup kesilmis
1 yumurta
1 yemek kasigi zeytinyag
Tuz, karabiber






Oncelikle, pazilari iyice yikiyor ve uzerlerinde kalan fazla sulari havlu kagitla kuruluyoruz. Ince ince kesiyor ve bir kenarda bekletiyoruz.

Yumurtanin sarisini ve beyazini ayiriyoruz. Beyaz kismini guzelce cirpiyoruz.

Sogani zeytinyagda 1-2 dakika kavuruyoruz. Pazilari, tuzu ve karabiberi ekleyerek renkleri degisene dek pisiriyoruz. Cok degil, 2-3 dakika pisirmek yeterli olacaktir. Yumurtanin beyazini ilave ediyor ve karistiriyoruz. Uzerine yumruta sarisini ekleyerek tavamizin kapagini kapatiyor ve yaklasik 2 dakika kisik ateste pisiriyoruz. Sicak olarak servis yapiyoruz.

Afiyet olsun...

Çarşamba, Mayıs 28

Avokado Pureli Mucver

Babam kabaktan cok hoslanmaz. Sadece mucver olursa, ya da kizartilirsa tercih eder. Annem de o yesin diye, degisik tarifler denemekten vazgecmez. Gecenlerde instagramda gordugu bir tarifi denedi ve cok begendi. Yazin yemek icin harika oldugunu dusunuyor. Siz de mutlaka denemelisiniz... Annemle beni instagram'da takip etmek isterseniz, kullanici adimiz: burching

Malzemeler:

4 orta boy kabak
2-3 yemek kasigi rezene yapragi
1 kucuk sogan, rendelenmis
3 dis sarimsak, rendelenmis
3 yemek kasigi un
2 yemek kasigi zeytinyag
2 yumurta
2 yemek kasigi rendelenmis mozarella
Tuz, karabiber

Avokado puresi icin:

1 avokado
1 dis sarimsak, rendelenmis
1 tatli kasigi limon
1 yemek kasigi krem peynir
Tuz, karabiber

Kabaklari guzelce yikayarak rendeleyin. Ben kabuklarini soymuyorum, ne de olsa cogu sebzenin vitamini kabugunda sakli. Zaten kabak yeni ciktigi icin o kadar tazecikki...

Rendelenen kabak suyunu salacagi icin, suzgece alip iyice sıktım ve suyundan mumkun oldugunca kurtuldum. Sogani da ayni sekilde suzebilirsiniz. Daha sonra, tum malzemeleri karistirarak bulamac haline getirin. Hem firinda hem yagsiz tavada pisirmeyi denedim. Tavada, kisik ateste pisen versiyonunu daha cok begendim. Firinda biraz kurudular. 

Eger firinda pisirmek isterseniz, yagli kagit uzerine 2ser corba kasigi harc koyup, dilediginiz sekli verebilirsiniz. Onceden isittiginiz 180 derece firinda 20-25 dakika pisirebilirsiniz. 

Ya da, iyice isinan tavaniza ayni sekilde 2ser corba kasigi harc koyarak, kisik ateste her iki tarafini 10ar dakika pisirebilirsiniz.

Mucverleriniz piserken, avokadoyu soyarak catalla ezin. Icine limon, sarimsak, krem peynir, tuz ve karabiberi ekleyerek karistirin.

Pisen mucverleri servis tabagina alarak aralarina yeterince avokado puresi koyun. Sicak olarak servis yapin.

Afiyet olsun...

Salı, Mayıs 27

Ic Baklali Enginar

Annemle babam, zeytinyagli yemekleri cok severler. Bizim evde bu aralar en cok pisen zeytinyagli ise, ic baklali enginar. Annem ic baklalari ayiklarken ayaklarina sarilip uyumayi cok seviyorum. Mutfakta gecirilen zamanlar benim icin genelde keyifli oluyor. Cunku yesil seylere zaafim var ve annem dereotu ya da nane saplariyla oynamama izin verdiginde cok mutlu oluyorum.

Malzemeler:

300 gr iç bakla
5 adet enginar
1 orta boy sogan, kup kesilmis

1 cay bardagi zeytinyagi
2 adet kesme şeker

1/2 limonun suyu
Tuz 





Ben enginarlari aldigim sekliyle suyunda sakladigim icin, ayrica limonlu suda bekletmiyorum. Fakat enginarlarinizi aldiginiz sudan ayirip yikadiysaniz, tencereye koyana dek limonlu suda bekletmenizde fayda var.

Soganlari zeytinyagda 1-2 dakika kavurun. Enginarlari suzerek cukur kisimlari asagiya bakacak sekilde tencereye dizin. Limonu, tuzu ve sekeri ekleyin. Enginarlarin uzerini 1 parmak gececek kadar sicak su ilave edin. Tencerenizin kapagini kapatarak yaklasik 20 dakika, kisik ateste pisirin.

Bu arada baska bir tencerede su kaynatin. Yikadiginiz ic baklalari kaynayan suya atin ve sadece 5 dakika pisirdikten sonra cikartip suzun. Daha fazla pisirirseniz baklalariniz cok piser ve dagilir. Kolay ayiklamak icin soguk suya tutacaginiz baklalarinizin kenarindan bicakla cizik atip soyarak, kabuklarindan kurtarin.

Enginarlarin cukur kisimlari yukari bakacak sekilde tencerenizde cevirin. Ayikladiginiz ic baklalari 20 dakika pismis olan enginarlarinizin uzerlerine paylastirin. Yaklasik 10 dakika da bu sekilde pisirdikten sonra, ocagi kapatin ve yemeginizi tenceresinde, kapagini acmadan sogumaya birakin. Unutmayin, tenceresinde soguyan zeytinyaglilar cok daha lezzetli olur. 

Enginari dilerseniz ilik, dilerseniz buzdolabinda sogutarak servis yapabilirsiniz. Dereotu seviyorsaniz, servis ederken uzerine eklemeyi unutmayin.

Afiyet olsun...

Cuma, Mayıs 23

LINE’dan ücretsiz internet!

Dünyanın önde gelen mobil platformu LINE, 50MB ücretsiz internet olanağı sağlayarak kullanıcılarının iletişim olanaklarını artırmalarına ve birbirleriyle dayanışmalarına katkıda bulunuyor.  Mesajlaşma, yüksek kalitede sesli ve görüntülü arama, sesli mesaj, fotoğraf ve lokasyon göndermeyi bir arada ve ücretsiz sunan LINE, kullanıcılarına 50 MB’lık interneti ücretsiz sunmakla kalmıyor, aynı zamanda  internet paketi kazananlara isterlerse bunu başkalarına hediye etme olanağı da yaratıyor.

Yalnızca LINE kullanıcılarına sunulan kampanyaya katılmak için çok basit ve eğlenceli bir yol bulunmuş:

Öncelikle telefonunuza LINE’ı indirmeniz gerekiyor: http://line.me/tr/download

1) Etkinlik haftası olan 26 Mayıs - 1 Haziran tarihleri arasında LINE arkadaşlarınıza en az 3 farklı günde mesaj, sticker ya da fotoğraf gönderin.

2) Mesaj gönderdiğiniz her gün için 1 puan kazanacaksınız.

3) 3 puanı topladığınızda, ücretsiz 50 MB internet sizin olacak!

Gerekli puana ulaştıktan sonra LINE Türkiye resmi hesabı tarafından iki hafta içerisinde bilgi mesajı alacaksınız. Mesajda belirtilen alana internet paketinin yüklenmesini istediğiniz telefon numarasını girmeniz yeterli. İnternet paketi giriş yaptığınız anda geçerli olacak ve 24 saat boyunca kullanılabilecek. Bilgi mesajının size ulaşabilmesi için LINE Türkiye resmi hesabını arkadaşınız olarak eklediğinize emin olun. Bunun için; LINE’ın ana menüsünde yer alan Diğer/Daha Fazlası > Resmi Hesaplar bölümünü kullanabilirsiniz.

50 MB’lık internet paketi, Turkcell abonesi numaralar tarafından kullanılabiliyor.  “Ama benim hattım Turkcell değil” diyorsanız üzülmeyin, bilgi mesajıyla birlikte gelen formu doldururken arkadaşlarınız ya da sevdiklerinizin numarasını girerek kazandığınız internet paketini onlara hediye edebilirsiniz.

Ücretsiz internet paketinize hemen sahip olmak için LINE yükleyin! http://line.me/tr/download

Bir boomads advertorial içeriğidir.