Pazar, Haziran 30

Londra Gunlugum - 7.GUN


Sabah sabah kendimizi 99p Store'daki cikolata reyonunda buluyoruz :) Donmeden once cikolata alisverisi yapmazsak olmaz tabiki.. Sonra Costa Coffee'den kahvelerimizi alip, guzel gunesli bu gunde Camden Town'i yeniden ziyarete gidiyoruz.
 
Girise yakin olan, Inverness Street Market'in yan tarafindaki Comic Book Store'dan, cizgi roman ya da poster alabilrsiniz. Harika bir dukkan, aklimiza Big Ben Theory geliyor hemen :)
 
Camden’daki kucuk magazalarda, tezgahlarda enteresan seyler bulup alabilir, kanal kenarinda scooterlardan yapilmis oturma yerlerinde oturup dunya mutfaklarindan yemekler yiyebilir, ya da sadece gezip fotograf cekebilirsiniz. Camden High Street boyunca yuruyup magazalarin binalar uzerindeki ilginc dekorlarini fotograflayip, hicbir yerde bulamayacaginiz ilginc kiyafetleri ve ayakkabilari alabilirsiniz. Camden High Street’in ardından Camden Lock Village Market ve Stables Market’in icinde kendinizi kaybedebilirsiniz. Burada her seyi, hatta hic akliniza gelmeyecek seyleri bile bulmak mumkun. Eger sira disi seylerden hoslaniyorsaniz, tum gununuzu burda gecirebilirsiniz. Kanalin diger kenarindaki Canal Market'te ise daha normal kiyafetler, takilar ve aksesuarlar satan dukkanlar var.


Londra'ya gelip de Fish&Chips yemeden donmek olmazdi. O yuzden cok guzel gorunen Poppies'e girerek, yerel bira esliginde Londra'da tattigimiz en guzel fish&chips'i yedik. Balik-patates kizartmasi, Ingiltere’de eskilerden gelen gozde yiyeceklerden biriymis. Diger yiyeceklerin zor bulundugu savas yillarinda chippy denen saticilardan alinirmis. 

Hava o kadar guzeldiki, Hyde Park'a gitmeden olmaz dedik. Eger siz de bizim gibi yesili gorunce dayanamayanlardansaniz, Londra'ya gelip de park bahce gezmeden gitmeyin derim. Bunca yagis bosuna degil, her yer yemyesil..

Hyde Park'ta Londra'daki cogu park ve bahcede oldugu gibi bolca sincap var. Insanlara ellerinden yemek yiyecek kadar aliskin bu sincaplara kabuklu yemis atmak serbest :) Cantamizda kalan son fistiklari, burdaki minik sincaplarla paylasiyoruz.

Parka geldik, peki burda ne yeriz ne iceriz derseniz eger, parkta golun capraz iki yakasinda Serpentine ve Lido adli iki kafe gorduk. Lido'nun kiyisinda golde yuzmek isteyenler icin ayrilmis bir kisim da vardi. 

Parkta yaya olarak gezmek disinda deniz bisikletleriyle golde tur atabilir ya da
solar deniz araciyla gezebilirsiniz. Bisiklet kiralayarak gezen, ya da ata binenler de vardi.

Kocaman agaclarin, ucsuz bucaksiz cayir cimenin, kugularin, sincapların ve ciceklerin bulundugu parkta yurudukce keyifleniyor insan... Asagidaki fotografa cok dikkatli bakarsaniz, anne kugunun sirtinda yavrusunu tasidigini gorebilirsiniz. Bu muhtesem goruntuyu yakalayabilmek icin bir sure sabirla bekledik :)


Kugularin yuzdugu kucuk Round Pound'u geride birakip parkin buyuk golu olan Serpentine'e dogru yol alirken nihayet aradigim Peter Pan heykelini buluyoruz. Peter Pan, en sevdigim masal kahramanlarindan biridir, cunku ben de buyume gonullusu olmadim hic...

Londra'da pek cok yerde gorulebilen bir Prenses Diana anisi, yerdeki plakalar.. Onu hala seviyorlar, ama tabiki en cok Kralice'yi :)

Hyde Park'in baska bir kapisindan cikip, Marble Arch'i da gorerek, kuzenimle bulusmak uzere Canary Wharf'a gidiyoruz. Serdar bizi evlerinin altindaki Turk Restorani Hazev'e goturuyor. Burda Turk cayindan simite, dolmadan kisira neyi ozlerseniz bulabilirsiniz :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder